Çeşme’de yaşanan su kesintisi, siyasi tartışmanın odak noktası olmaktan ziyade, ilçemizin su güvenliğine ilişkin ciddi bir uyarı niteliği taşıyor. Baraj doluluk oranlarının kritik seviyelere düşmesi, altyapı eksiklikleri ve planlı su yönetimi uygulamalarındaki yetersizliklerin birleşimi, bu yaşanan sorunun salt bir siyasi kavram olmaktan çıkarıp herkesin üzerinde düşünmesi gereken bir acil duruma dönüştürdü.
Çeşme’nin Su Sorunu: Durum Özeti ve Kritik Veriler
Çeşme ilçesinde Kutlu Aktaş Barajı’nda aktif doluluk oranı yalnızca %4’e düştü. Bu durumda ilçenin yaklaşık iki haftalık içme suyu kaldığı anlaşılıyor. Yaz aylarında nüfusu yazlıklarımız ve tatilci akını nedeniyle bir milyona yaklaşan Çeşme, günde 7 saat su kesintisi uygulamasına geçti. Bu tablo, su arz güvenliğinin sağlanmasında altyapı yatırımlarının yanında bilinçli tüketimin ne kadar hayati olduğunu gösteriyor.
Mevsimlik Su Talebi ile Suyun Arzı Arasındaki Uyum Zorunludur
Çeşme’nin yerleşik nüfusu kışın 50 bin civarında; ancak bu sayı yaz aylarında tatilcilerle birlikte bir milyona ulaşıyor. Bu dramatik yükseliş, su talebini aşırı seviyelere çıkarırken; aynı zamanda arz kaynaklarını ciddi şekilde zorluyor. Bu nedenle su yönetiminde “talep” ve “arz” eşzamanlı bir şekilde yönetilmeli, suyun aşırı tüketimi karşısında alternatif senaryolar derhal devreye alınmalı.
Karareis Barajı Projesi: Ne Yapıldı, Ne Yapılmalı?
Çeşme’ye ilave su temini amacıyla inşa edilen Karareis ve Salman Barajları, isale hattı, terfi merkezleri ve depolama altyapısı tamamlanmıştır. Günlük 23.760 m³ kapasiteli arıtma tesisi hariç tüm sistem bitirilmiştir. Bahsi geçen arıtma tesisinin bir ay içinde devreye alınması planlanıyor; ancak eksik olduğu sürece yeni su kaynağı devreye girmemektedir. Bu gecikme nedeniyle mevcut Ana Barajın doluluk oranı kritik seviyeye inerken, Çeşme’de su kısıtlaması uygulamaları başlatıldı.
Kriz Yönetimi Zorunluluktur: Planlama ve Koordinasyon
Su yönetimi kurumlarının havza ölçeğinde koordineli çalışması, kriz senaryolarına karşı maliyetin azaltılmasını sağlar. Türkiye genelinde DSİ, İZSU ve Büyükşehir Belediyesi gibi kurumlar farklı yetki alanlarına sahip olsa da çok başlı yapılar nedeniyle koordinasyon zayıf kalabilmekte; bu da Çeşme örneğinde de görüldüğü üzere altyapı tamamlanmadan arıtma tesisi eksikliğini doğuruyor.
Her su yılı başında risk analizi yapılmalı, baraj dolulukları, nüfus dinamikleri ve talep artışı dikkate alınarak “su bütçesi” hazırlanmalı; önleyici tasarruf önlemleri uygulanmalıdır. Su arz güvenliğini sağlamanın yolu, yalnızca fiziksel altyapı değil, aynı zamanda bilinçli talep yönetiminden geçiyor.
Kuraklık: Meteorolojik ve Yönetsel Kökler
2024 Ekim’den bu yana Ege Bölgesi meteorolojik anlamda kurak bir dönem geçirmekte; yağışların eksikliği hidrolojik kuraklığa dönüşerek barajların doluluk oranlarını yarı yarıya düşürmüştür. Tahtalı Barajı’nın doluluğu %24’den %9’a inerken, Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı’nda bu oran %25’ten %4’e düşmüştür. Bu tablo yalnızca doğal bir kuraklık değil, aynı zamanda suyun verimsiz kullanımı, kaçak su ve yönetim hatalarına da işaret ediyor.
Aktif Altyapı Yatırımı ve Su Tesisi Projesi
İZSU’nun Çeşme’deki yaklaşık 30 yıllık içme suyu isale hattı şebekesini yenileme projesinde sona yaklaşıldı. Bu yatırım tamamlandığında, yaz dönemi talep artışlarında önemli ölçüde rahatlama sağlanabilir. Ancak altyapı yenilendiği kadar, kamuoyunun su tasarrufu bilincine sahip olması da eşit derecede önemlidir.
Dinamik Fiyatlandırma ve Sektörel Su Bedeli Düzenlemeleri
Turistik ve yazlık bölgelerdeki mevsimsel talep artışları için dinamik fiyatlandırma sistemleri değerlendirilebilir. Sektörel su kullanımında bedel tespiti şeffaf ve adil şekilde yapılmalı; bireysel su kullanımına ilişkin halk eğitimleri de eş zamanlı yürütülmelidir. Bu çerçevede insani su temini hakkı korunarak, aşırı tüketimi önlemek adına ‘talep yönetimi’ politikaları hayata geçirilmelidir.